İktidar tarafından bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle hafife alınan bu karar Türkiye için çok önemlidir. Zira, 26 Mayıs’ta seçilecek yeni AP’nin gelecek beş yıl süresince Türkiye ile ilişkilerine temel oluşturacaktır. Yeni oluşacak parlamentonun yapısı da göz önünde bulundurulacak olursa, Türkiye için vize serbestisi, Gümrük Birliği Anlaşması’nın revize edilmesi gibi konularda ilerleme sağlanması güçleşecektir.
Bugüne kadar Türkiye’den somut adımlar atılması beklenirken, Reform Eylem Grubu’nun bünyesinde 2019'un Ocak ayında sonuçlandırılması beklenen Yargı Reformu Strateji Belgesi hâlâ kamuoyuna açıklanmamıştır. Reform Eylem Grubu sadece toplanmakla kalmış, somut adım atılamamıştır.
On altı aydır iddianamesi hazırlanmadan tutuklu bulunan Osman Kavala için AİHM’e yapılacak savunmadan bir gün önce Gezi iddianamesinin hazırlanarak Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmesi ve İstinaf Mahkemesi’nin Cumhuriyet gazetesi davası cezalarını onaması; Türkiye’de yargının siyasallaştığı eleştirilerini pekiştirerek; hukukun üstünlüğü ilkesinin ortadan kalktığını bir kez daha göstermiştir.
AKP hükümeti AB-Türkiye ilişkilerinin ana iskeletini oluşturan Kopenhag Kriterleri, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi temel değerlerin önemini anlamamış, raporun komisyonda oylanmasından bir gün öncesine kadar bile AB ile olan ilişkileri Suriyeli mültecilerin durumuna indirgemeyi sürdürerek AB ülkelerine mülteciler üzerinden tehditte bulunmuştur.
CHP olarak, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini çağdaşlaşmanın bir gereği olarak görüyor, AB’ye tam üyelik perspektifine sahip çıkıyoruz. AB’ye tam üyeliğin, CHP için Türkiye’nin çağdaşlaşma azminin ihmal edilemez bir unsuru olduğunu bir kez daha yineliyoruz.