Dün kendi kendime kızdığım günlerden biriydi.
Müslüm Gürses’in hayatını konu alan, Müslüm isimli filmi izlemeye gittim.
Yıllarca kendi kendime hep sordum.
Ne buluyorlar bu adamda?
Nedir dinledikleri?
Nedir keyif aldıkları?
Nedir parçalarcasına kendilerini yerden yere atmalarının sebepleri?
Müslüm Gürses’in şarkılarını bir kere bile dinlemişliğim yoktu. Dinleyenlere de bu duygu sömürüsüne izin verdikleri için kızgınlık duyardım.
Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı.
Yıllar önce onunla Ankara’da bir taksiye binmiştik.
Taksi hareket etti, koy bir Müslüm dedi taksiciye.
Taksici, abi ben Müslüm dinlemem dediğinde, dur dedi o ana kadarki para neyse verdi ve indik. Ne yapıyorsun dediğimde, Müslüm çalmayan taksimi olur demişti. Sende o garip adamlardan mısın diye arkadaşıma kızdığımı çok net hatırlıyorum.
Dün sevdiğim ve kıramayacağım insanların zorlamasıyla Müslüm filmine gittim.
Film teknikleri olarak belki eleştirilebilir.
Ancak içerik olarak beni çok etkiledi.
Söylenen o şarkılardaki, acı dolu isyanın ne olduğunu, Müslüm Gürses’i ölürcesine sevenlerin o şarkılarda aslında kendilerini ve yaşadıkları acıları bulduklarını, filmi izlerken gözyaşlarını tutamayan insanları görünce anladım.
Akşam eve döndüğümde Müslüm Gürses’in onlarca şarkısını, filmde izlediğim sahneleri düşünerek dinledim.
Kendime kızdım.
Çünkü, herkese yeri geldiği zaman, aslında insanımızı tanımıyorsunuz.
Bizim insanımız yok şöyledir, yok böyledir diye akıl verirken, aslında kendimin en azından yıllarca eleştirdiğim o güzel insanları tanımadığını anladım.
Bugün ilk işim Müslüm’ün bir CD’sini almak olacak.