Egemenliğiniz yoksa hiçbir şeyiniz yoktur.
Soru şu olmalıdır.
Ayasofya için egemenliğin bitiş tarihi ne zamandır?
Karşımıza çıkan tarih, 1918.
1918 neden önemli?
Birinci Dünya Savaşı sonunda, 30 Ekim 1918 akşamı Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu fiilen sona eriyor.
13 gün sonra Fransa ve İngiltere’nin 55 parçadan oluşan düşman donanması İstanbul önlerine demir atarak karaya 3500 asker çıkartıyor.
13 Kasım 1918’de ise İtilaf Devletleri 55000’i geçen asker sayısıyla İstanbul’u tamamen işgal ediyor.
İçinde Ayasofya’nın da bulunduğu İstanbul, artık tamamen itilaf devletlerinin elindeydi.
Egemenlik tamamen kaybedilmişti.
Egemenlik yoksa, İstanbul’da yoktu. Ayasofya’da yoktu.
Artık, Fatih Vakfı ve onun hükümlerinin tamamen hükümsüz olduğu bir süreç başlamıştı.
Bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ordularının 6 Ekim 1923 tarihinde İstanbul’a girmesiyle sonlanmıştı.
Artık egemenlik Türkiye Cumhuriyeti Devletindeydi.
Atatürk’ün Fatih Sultan Mehmet Han’a olan hayranlığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Atatürk, Fatih Vakfının devamını sağlıyor ve Ayasofya’yı 19 Kasım 1936 tarihli tapu siciline cami olarak kaydettiriyordu.
Atatürk öngörülü ve akıllı bir liderdi.
Savaştan yeni çıkmış ve zor bir süreç, içerisinde dış dünya ile kurulacak ilişkiler ve yorgun bir ülke vardı orta yerde.
Siyasi durumu değerlendiren Atatürk, Bakanlar Kurulu Kararı ile başta Rusya olmak üzere kimsenin yeni Cumhuriyete kin beslemesine sebebiyet vermemek için 24 Kasım 1934 tarihinde Ayasofya’nın müze olmasına karar verilmesini sağlamıştı.
Şimdi de Ayasofya’nın Cami olmasına karar verildi.
Her iki kararda kendi tarihi süreçleri içerisinde değerlendirilmelidir.
Türkiye egemen bir ülkedir ve istediği her kararı alabilecek gücede sahiptir.
Alınan her karar, 6 Ekim 1923 tarihinde İstanbul’a girerek egemenliğin elde edilmesini sağlayan Cumhuriyet Ordusu sayesindedir.
Tek çekincem, Ayasofya’nın Cami olarak ibadete açılma kararının Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile değil de, hukuki süreç ile alınması ve Osmanlı ile modern Türk hukuk sisteminin iç içe girmesine neden olunmasıdır.