Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk iç cephe için şu ifadeleri kullanmaktadır.
“Efendiler, düşmana taarruz için verilmiş olan kesin kararımızı uygulamaya başlamadan önce, hazırlamak ve tamamlamak zorunda bulunduğumuz savaş vasıtalarının ne olduğunu arz edeyim.
Birincisi, en önemlisi ve asıl olanı doğrudan doğruya milletin kendisidir.
İkinci vasıta, milleti temsil eden Meclis’in millî isteği ortaya koymakta ve bunun gereklerini inanarak uygulamakta göstereceği kararlılık ve yiğitliktir.
Üçüncü vasıta, milletin silahlı evlâtlarından ibaret olup düşman karşısında toplanmış bulunan ordumuzdur.”
“Asıl olan iç cephedir.”
Türkiye Cumhuriyet Devleti son 20 yıldır hemen hemen her uygulamada kurucu babasının sözlerini dinlememesinin cezasını çekiyor.
Irak'ın kuzeyinde Gara bölgesinde terör örgütü PKK tarafından şehit edilen vatan evlatlarının acısını yaşarken, hem iktidar hem de muhalefetten gelen açıklamalar, TV kanallarında her gece hain ilan edilen insanlar, iç cephenin ne hale geldiğini bizlere gösterdi.
Herkes aklını başına almak zorundadır.
Bugün yaşananların bir tek sebebi vardır. Ülke her alanda ortadan ikiye bölünmüş durumdadır.
Hain bilim adamları, hain siyasetçiler, hain öğrenciler, hain akademisyenler, hain hukukçular, hain ekonomistler say say bitmiyor. Herkes birbirini hain olmakla suçluyor.
Türkiye, iç cephede birlik ve beraberliği sağlamadan, Suriye’de, Irak’ta, Ermenistan’da, Doğu Akdeniz’de, Libya’da ve müttefik dediğimiz devletlerin sınırlarımızda kurmaya çalıştığı ve Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit edecek olan terör devleti ile yaptığı mücadelede zafiyet yaşayacaktır.
Canım ülkemin çok acilen devlet aklına ihtiyacı vardır.
Şu iki ayırım çok iyi yapılmalıdır.
Devlet adamı kimdir?, Siyasetçi kimdir?
Devlet adamı yaşatmak, siyasetçi yaşamak için vardır.
Asıl yaşaması gereken siyasetçi değildir.
Yaşaması gereken devlettir.