Modern siyaset biliminin temellerini atan Fransız yazar, düşünür, yargıç ve siyasetçi olan ve ayrıca Montaigne'in de yakın dostu olarak da bilinen, Etienne de La Boetie’nin, 1548 yılında 18 yaşındayken kaleme aldığı, devleti ile iktidarı sorguladığı ve çevirisini Mehmet Ali Ağaoğulları’nın yaptığı kitabının adı, Discours de la servitude volontaire (Gönüllü Kulluk Üzerine Konuşmalar).
Kitap, insanların tarihi süreç içerisinde bir başkasına neden kulluk ve kölelik etmeyi kabul ettiğini sorguluyor.
La Boetie kitabına şöyle başlıyor.
Tek kişinin, bütün bir halk için karar verici olması akıl dışı ve kötü durumdur.
Kitap direkt olarak yönetilenleri hedef alan bir eserdir.
La Boetie, “İki kişi ya da on kişi, tek bir kişiden çekinebilir fakat bir kent ve milyonlar çekiniyorsa bunun adı korkaklık değildir. Bu tam olarak özgür yaşamamanın ne olduğunun halk tarafından bilinmemesidir” diyor.
La Boetie, kitabının hemen hemen her yerinde, problemin kaynağının yönetenden çok yönetilenlerin davranışlarından kaynaklandığına vurgu yapıyor.
“Zavallı sefil insanlar, akılsız halklar, kötü durumlarında kalmak için direnen ve iyiliklerini göremeyen uluslar. Sizler gözünüzün önünde, en güzel ve en parlak kazançlarınızın götürülüşüne, tarlalarınızın yağmalanmasına, evlerinizin ve eşyalarınızın çalınmasına seyirci kalıyorsunuz. Öyle bir yaşam sürüyorsunuz ki, hiçbir şeyin size ait olduğunu söyleyebilecek durumda değilsiniz. Şimdi, mallarınıza, ailelerinize ve yaşamlarınıza yarım yamalak bile sahip olmak, size büyük bir mutluluk gibi geliyor. Tüm bu zarar, bu kötülük, bu yıkım size düşmanlardan gelmiyor. Hiç kuşkusuz tek bir düşmandan, yani öylesine yücelttiğiniz, uğrunda cesaretle savaşa gidip kendinizi ölüme atmaktan çekinmediğiniz o kişiden geliyor. Size böylesine hakim olan kişinin iki gözü, iki eli, bir bedeni var ve herhangi bir insandan daha başka bir şeye de sahip değil. Yalnızca sizden fazla bir şeyi var. O da sizi ezmek için ona sağlamış olduğunuz üstünlük.”
La Boetie, gencecik bir hukuk öğrencisiyken 16ncı yüzyılda daha yirmili yaşlardayken şu soruyu soruyor.
“Bir kişinin binlercesi karşısındaki cesaretine şaşırıyoruz da, binlercesinin bir kişi karşısındaki korkaklığına neden şaşırmıyoruz?”
La Boetie, iki nesil kölelikle ve o tek yönetene itaatle büyürse artık dönüşü olmayan bir yola girildiğine inanmaktadır.
“Halk bir kere kulluk etmeye görsün, özgürlüğü öylesine unutuyor ki, artık onun uyanıp yeniden özgürlüğünü ele geçirmesi olanaksız oluyor. Üstelik halk çok içten ve istekli biçimde kulluk ediyor. Bu durumu gören, onun özgürlüğünü değil de köleliğini kaybettiğini sanır. İlk başlarda kuvvetle alt edilmekten dolayı ve zorlama nedeniyle hizmet edildiği bir gerçek. Fakat bundan sonra gelen kuşak, özgürlüğü hiç görmeyip tanımadığından dolayı, pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan sonra öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir.”
Bütün problemlerin çözümü özgürlüktür.